Dolar/TL’de küresel piyasalar kaynaklı ciddi bir gevşeme söz konusuydu. Gelişmekte olan ülkeler piyasasına, dünyadaki likidite bolluğu kaynaklı bir giriş başlamıştı. TL’nin değersiz olması hasebiyle ülkemizin borsası bilhassa yabancı fonlar için “sudan ucuz” bir hâl aldı. Sayın Ağbal görevden alındıktan sonra memleketten kaçan yabancı yatırımcı, yavaş yavaş geri geliyordu. Dolayısıyla 8,25 civarlarına kadar bir gevşeme yaşandı. Ancak küresel piyasalarda rüzgâr bizim yönümüze esse bile biz ısrarla ona sırtımızı dönüyoruz. Ve artık şundan eminim; Türk ekonomisinin en büyük sorunu enflasyon, yüksek faiz, yüksek kur vb. teknik terimler değil, Türk ekonomisinin en büyük sorunu siyasi yalakalıkları sebebiyle memleketin geleceğini satan yöneticiler. Üstüne alınan alınsın, yarası olan da az ötede gocunsun.
Muhakkak daha önce de belirtmişimdir, şu anda yabancı yatırımcının Türkiye’ye gelmemesinin tek sebebi güvenmemesi. Yoksa borsamız da ulusal paramız da onların kurlarında oldukça ucuz. Ancak sık yaşanan TCMB Başkanı değişimleri, TCMB’nin bağımsızlığı konusunda yanlı ve yanlış açıklamalar, siyasi konjonktüre göre saf değiştiren piyasa tahminleri… Bunlara bir yenisi daha eklendi. Cuma gün gelen enflasyon verileri, TÜİK’e ve baskılara rağmen, %19,25 geldi. Beklenenin üzerinde gelen bu rakamlar sonrası bile kurda çok ciddi bir atak görmedik. Çünkü küresel piyasadaki rüzgâr daha kuvvetli geldi. Gelen enflasyon verisi sonrası şunu bir kez daha görmüş olduk; enflasyonun artık yükselmesi mümkün değil gibi beylik laflarla ekonomi de yönetilmez, piyasalar da yönlendirilmez. Haftalardır küresel bir enflasyondan, kurdaki yüksekliğin maliyeti ve toparlanma sürecinin hız kazanmasıyla talebi yukarı yönde ivmelendirdiğinden bahsediyoruz. Bu gayet açıktı, beklenenden yüksek çıkması da açıkçası şaşırtmadı. Enflasyon bir ekonominin başına gelebilecek en kötü şey bence, elbette bu göreceli kavram. Ancak şimdi daha tehlikeli bir konuyu gündeme getirmek lazım.
Geleli kaç ay oldu bilmiyorum, geldiğinden beri kendisinin bu görevi layıkıyla yapacağını da düşünmediğim için birçok eleştiri getirdim. Biliyorsunuz ki mevcut TCMB Başkanı önceki köşelerinde Sayın Ağbal’ı ve önden bindirimli faizini topa tutmuştu. Aylardır o faizin üzerinde “pas” oyunu oynuyordu. Yine aylardır Sayın Başkan sürekli enflasyon üzerinde bir faiz vereceğiz kimsenin bu duruşumuzdan şüphesi olmasın minvalinde gerek yazılı gerek sözlü açıklamalarda bulundu. Elbette bu enflasyon verisi sonrası gözler bu konu hakkındaki açıklamaya dönmüştü. Nitekim Sayın Kavcıoğlu, mevzubahis konu üzerinde öyle bir açıklama yaptı ki aylardır söylediği ya da yazdığı her şey boşa düşmüş oldu. TCMB için önemli olan çekirdek enflasyonmuş. Bunu da öğrenmiş olduk ancak piyasa kendisini aldattığı için gerekli tepkiyi gösterdi ve kur yeniden 8,45 civarlarına sıçradı. Küresel piyasalardaki olumlu rüzgâr sebebiyle ben hâlâ düşüşün sürebileceğini düşünüyorum. Çünkü dışarıda işler iyi gidiyor. Ancak Sayın Başkanın yapmış olduğu bu hamle bize çok daha farklı senaryoları yaşatabilir.
Aylardır bu piyasaya enflasyonun üzerinde faiz vereceğiz diyerekten milleti oyaladınız, kritik zaman dilimi geldi şimdi de havlu attınız. İnisiyatif almanın, verilen sözleri tutmanın sırası yavaş yavaş geliyor. Ancak yine günü kurtarmak adına, siyasi baskılar ve politik malzemeler sebebiyle faiz indirimi için bekleniyor. Eylül-Ekim ve Kasım aylarında enflasyonda ciddi bir düşüş beklemek bence hayali. Ama manşet enflasyona zaten gerek yok. Vatandaşın cebindeki para eriyormuş, TL değer kaybediyormuş bunlar çok da mühim değil. Ekonomiyi yönetenlerin derdi de niyeti de başka. Hatta bir fısıltı; hiçbir iktidar yüksek faiz döneminde seçim kazanamaz.
Neye göre bunlar söyleniyor, kararlar neye göre alınıyor inanın anlamak çok güç. Bakalım bu kritik dönemeçte TCMB nasıl bir karar alacak? Üzerine düşeni mi yapacak yoksa emredileni mi? Ne yapacağını bilmem ama piyasanın hafızası olduğunu bir kez daha gördük. Umarım vatandaşlarımızın da hafızası vardır.