Kudüs; sana karşı beslediğim ve kurduğum her hayalin dua olmasını,
Her temiz duamın kabul olmasını, seni ve beni var eden Allah’tan dilerim.
Meryem bakışların bereketli kubbesi ve Mesih’in pak kanı adına!
Sabrın ve azametin simgesi olan, Mekke’ye kardeş olan şehir.
Sana hitaben yazdığım bu kaçıncı karşılıksız mektup bilemiyorum,
Sana yazmaktan, seni yazmaktan, seninle olmaktan bıkmıyorum.
Kudüs, içimde taşıdığım ve kartopu gibi yürüdükçe büyüyen şehir.
Çarmıh kurulmuş, ateş atılmış, kanlar akmış bağrına secde etsem
Bir bayram sabahı anlımı bağrına koysam ve haykırsam, hıçkırıklarla
Bir bayram sabahıdır, elbette özgürlüğün, bir bayram namazıdır secdemiz.
Sana düşler kuruyorum, sana düşler çalıyorum ömrümün zamanından
Koynuna düşsem, çile yolunun her adımında ağlasam çarmıha ulaşsam
Semaya baksam sırtımı Mescidi Aksa’nın semaya bakan kubbesine yatırıp
Semaya, oradan yükselen Cibril’in Dostuna seslensem, dilim olsan halime
Zekeriya’nın merhametli nazik sesinde, sesim semaya dokunsa; Ey Resul desem!
Davut’un sesi ile şikâyet etsem ve Mesih’in gözleri ile baksam günahkâr bedenime.
Sana karşı günahkârız, gözyaşlarımız sana karşı perçinlenmiş kirpiklerimizde.
Ne kadar sabırlısın sana yapılanlar karşısın da bize gülümsüyorsun yine de.
Ah Kudüs; Mabetlerinin kollarımda uyansam bir kadir gecesi, özgürlük düşleri bitse
Kadınlar, Pazar yerlerini doldursa zincir gibi saf saf namaza dursa delikanlılar.
Çocuklar cıvıl cıvıl koşuşsa Kubbe tüs Zehra’nın avlusunda ve baston sesleri avluda
Aklımı alıyor senin azatlığına kurduğum düşler. Ve çıldırıyorum her kuşluk vakti.
Artık yeter! Artık bitsin rüyalar ayağa kalk ve haykır kendi sesinle.
Çağır özgürlüğü
Sana koşmazsa ayaklarım ah et, beddua et, kahret, sitem et ve bakma artık yüzüme.
Ama ne olur; kendi sesinle haykır bir sefer daha çağır yardımına ne olur bir sefer daha…