Siyasette doğru strateji ve doğru insanların olması tartışılmaz bir başarının ilk yoludur.
Zafere ulaşmanın ise ana yolu “baht” meselesidir. Baht ne demektir kısaca: “İlahi bir gücün insan için önceden belirlediği iyi sonuçtur.”
Montrö tartışmalarına emekli amirallerin müdahil olması AK Parti’nin siyaset oluşturma ve gündem belirlemede işine gelmişti. Amirallerin basiretsiz çıkışı AK Parti’nin bahtı idi. Ama onları bir sabah operasyonu ile almak ise AK Parti’nin bahtsızlığı idi.
Mesela, 6 Nisan 1990 Doğu Türkistan’da yaşanan katliama kınama mesajı yayınlayan Mansur Yavaş ve Meral Akşener sıradan milli duygularını dışa vurmuşken. Çin Büyükelçiliği, Mansur Bey ve Meral Hanımla alakalı uyarı twit’i atınca! Milli duygularını daha geniş bir kitle üzerinde teveccüh, takdir ve başarı olarak perçinlemiş oldular. AK Parti, tutuklamalardan ötürü kazancı hiç ederken, IYI Parti hiç hesapta yokken Çin’in tepkisi ile gereğinden fazla gönüle girmeyi başardı. Buna BAHT diyoruz.
Birçok şeyde olduğu gibi siyasette de ‘başarılı olmak’ tek başına yeterli bir şey değildir. O sebeple ihtiyaç duyulan ana şey BAHT ’tır.
**
Güncel siyasete gelirsek…
Bu beklenmedik teveccüh, kazanmalar ve mevcut gidişatı iyi okuyup, iktidarın oluşturduğu gündem suyuna girmeden, kendi gündemleri üzerinde inatla ve kararlı bir şekilde duran muhalefet var. Ve ısrarla iktidarı, cesaretleri varsa sandığı milletin önüne getirmekle tehdit ediyorlar. Aslında muhalefet de erken seçim teklifinde çok ciddi değil. Ama hem seçmenlerine cesaret veriyor hem de iktidarın moral motivasyonunu bozuyorlar.
Her zaman iktidarlar daha fazla yıpranır. Bu yıpranma payıyla da yeni seçime hazırlanırlar. AK Parti uzun süredir girdiği her seçimden daha güçlü olarak çıkabilen istisnalardan olmayı başardı. Lakin son zamanlarda AK Parti tarafından yaptırılan anket ve kamuoyu araştırmalarından bize yansıyanlara baktığımızda, çok ciddi bir puan kaybettiklerini duyuyoruz. Bu durumu telafi eder mi acaba diye baktığımız AK Parti il kongreleri ve genel merkez yapılanmasının bunu telafi ettiğini düşünmüyorum.
Yine ülke gündemindeki bazı tartışmalardan, yapılacak olan seçimler için yeni ortaklıkların belirginleştiğini de çıkartabiliriz.
AK Parti, kendisinden kopup giden Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ı hiç görmezken Meral Akşener’le, MHP ye rağmen birleşme arzusu taşıdığını, IYI Parti içerisinde de bazı isimlerin bunu istediğini görebiliyoruz. MHP ise ikili Cumhur İttifakı’nı milliyetçi cephe yapma arzusunu halen terk etmiş değil. Ancak Devlet bey AK Parti’nin, gerekirse MHP’yi dışarıda bırakarak İYİ Parti ile yanaşma isteğini fark etmesinden ötürü hırçın bir politika yürüttüğünü söyleyebiliriz. Gerekirse birlikte batma pahasına yürüttüğü politikaya AK Parti’nin de dikkat ettiğini düşünüyorum.
Önümüzde ki günlerde gündemi sıklıkla meşgul edecek olan Cumhur ve Millet ittifakına rakip üçüncü bir ittifak çıkacak mı? Ya da ittifak dışında kalan partiler bu ikisinden birinimi tercih edecekler göreceğiz.
Ben HDP ile Ali Babacan’ın DEVA’sı ikili bir ittifak kurarlar diye düşünüyorum. İYİ Parti hali hazırda Saadet ve CHP ile yakın yanlarına Davutoğlu’nun Gelecek Partisini alırsa çeşitli bir yapı olur. Ama bu ittifak bana göre, dağılabilir.
Bekleyip göreceğiz...