Uzun bir aradan sonra tekrar sizlerle buluştuğum, bu kıymetli platformda yazılarımı tekrar yayımladığım için büyük bir memnuniyet duymaktayım. Muhtelif sebeplerden dolayı ara verdiğimiz ekonomi yazılarımıza kaldığımız yerden devam etmeyi düşünüyoruz. Elbette biz burada yokken piyasalarda çok fazla şey oldu bitti. Kripto paralara olan ilgi ve yatırımlar, kulaktan kulağa ve özendirici söylemlerle yayılmaya başladı. Dolar kurunu ilgilendiren ve etkileyen gelişmeler yaşandı. Daha sayamadığımız ve ilerleyen yazılarımızda yorumlayarak gündeme getireceğimiz daha pek çok mesele oldu bitti. Lakin şu an elzem bir şekilde yorumlamamız gereken husus TCMB tarafından alınan 200 baz puanlık faiz artırımı kararıdır.
Bu karardan sonra ekonomi alanında yorum ve değerlendirmede bulananlar arasında fikir ve görüş ayrılıklarının belirdiğini gördük. Her kafadan ayrı bir ses çıkınca, biz de objektif ve siyaset üstü yorumlarımızı yapmak için kalemi elimize aldık. Her şeyden evvel şunu belirtmek lazım, faiz yanlısı değiliz, faizin iyi bir şey olduğunu düşünmek yahut söylemek gibi bir gaflete de düşmeyeceğiz. Lakin faiz arttırdığı için TCMB’yi topa tutanları da anlayabilmiş değiliz.
Kıymetli okurlar, ekonomi yalnız para ve sermaye piyasalarından, emtia-döviz-kripto işlemlerinden yahut hisse alıp satmaktan oluşmuyor. Bu saydıklarımın ekonominin yalnızca bir kısmı. Bugün alınan kararı yalnızca döviz kuru üzerinden değerlendirmek sığ bir bakış açısıdır. 10 kuruş için faiz mi arttırılır gibisinden enteresan yorumlar duyuyorum. Doğrudur faiz geçici bir reçete, kuru tutamayacak ama sizce bu artış yalnız kur ile alakalı mı? Bu soruya cevabınız evet ise düşüncülerimizin zıt olduğunu bilmenizi isterim. Sebeplerini de sırasıyla izah etmeye çalışayım. Öncelikle alınan faiz kararı önden bindirmeli bir politika uygulandığını açık ve net bir şekilde göstermiştir. Küresel piyasaları takip ederseniz, ABD 10 Yıllıkları’ndaki yükselişin ciddi bir etki yarattığını göreceksiniz. Ek olarak ABD-Rusya geriliminin piyasaya yansımalarını, S400 ve CAATSA Yaptırımlarını da göz önünde bulundurduğunuz zaman kurda ataklar olma ihtimaline karşılık Sayın Ağbal ve ekibi şimdiden artırıma gitmiştir. İç siyasete zaten hakimsiniz…
Bu işin kur boyutu lakin mevzubahis kararın asıl meselesi enflasyon. Bugün gelinen seviyeye baktığımızda artık fiyatlar cep değil can yakmaya başladı. Mevcut iktidar yıllarca faiz enflasyonu getirir yanlışını keskin ve kesin şekilde savundu. Acı bir tecrübe ile enflasyonun aslında faizi doğurduğunu da öğrenmiş oldu. Enflasyon meselesinde de öyle yorumlar ve değerlendirmeler yapılıyor ki sanki bugünkü enflasyon talepten kaynaklanıyormuş, TCMB bu enflasyonu para politikası ile çözecekmiş. Hâlihazırdaki durum maliyet enflasyonunun bir sonucudur. Kurdaki ataklar, çeşitli vergiler, yapılmayan alt yapı çalışmaları vb. birçok durum maliyetleri artırıyor bunlar da tüketiciye yansıyor. Lakin maliyet artmasının üzerine bir de aracılar devreye giriyor. Bilhassa tarım ürünlerinde üretici sattığı fiyattan, tüketici aldığı fiyattan şikayetçi. O zaman sorarlar nerede bu devletin izleme ve takip sistemi? Ülkemiz, ithal ettiği maddelerin neredeyse tamamını üretim için kullanıyor. Yani ara mal-ham madde- yatırım malı ithal ediyoruz, övündüğümüz büyüme rakamları bizlere cari açık olarak yansıyor anlayacağınız. Buna rağmen biz, gümrüklerdeki vergileri artırarak üreticinin maliyetine katkı sağlıyoruz. İhracatçılar için de durum pek farklı değil.
Bunca sorunun içinde, elinde bir tek faiz silahı olan TCMB’yi günah keçisi mi ilan edeceğiz? Maliyet enflasyonunu para politikası ile düşürmesini mi bekleyeceğiz? Önceki yazılarımda defalarca dile getirdiğim eğitim-hukuk-ekonomi reformlarını “dolu dolu” ne zaman yapacağız? Bugün içinde bulunduğumuz durum yıllardır sürdürülen politikaların, anlayışların ve hataların bir ürünüdür. Şahsi fikrim Ağbal ve ekibi çok yerinde bir karar almıştır. Artık sıra diğer kurumlarda, artık sıra üst makamlarda. TCMB yine üzerine düşeni yaptı, elindeki imkanları etkin kullandı. Yeterli mi asla fakat yerinde.