Dünya bir asır sonra bir salgınla mücadele ediyor. Beklenmeyen ve hesapta olmayan bu durum, şimdiyi ve geleceği ilgilendiren birçok esintiyi de beraberinde getirdi.
Türk ekonomisi de kırılgan yapısı hasebiyle bu durumun esintilerini yavaş yavaş hissediyor. Rezervlerde yeteri miktarda bulanmayan döviz, kuru geçtiğimiz haftalarda epey zora soktu. Şu sıralarda döviz bulabilmek için gerekli olan swap görüşmelerine başlandı, TCMB’den de faiz indirimi geldi. Önlemler alınmaya, sağlam adımlar atılmaya özen gösteriliyor fakat küresel ekonominin de darboğaz olması bu esintilerin devam edeceği yönünde bir izlenim kazandırıyor. Kaba taslak bir izlenim ile yapılacak yorumlar şimdilik bu kadar.
İktidar ve sağlık çalışanlarımız virüsle mücadelede başarılı bir mücadele ortaya koymuştur. Tebriklerimizi ve teşekkürlerimizi esirgemenin gereği yoktur. Virüsle mücadele bittikten sonra ortaya çıkacak tablo ise merak konusudur. Yönetenlerin dilinde, virüsten sonra yeni bir dünya düzeni olacağı dönüp durmaktadır. Tedarik zincirindeki olası kırılmalar, ulusal kalkınma için millî ekonomi modellerini de zaruri kılacaktır. Fırtınalar iyi kaptanlar yetiştirdiği gibi kaoslar da birer merdivendir. İthalat ve ihracatın önceki gibi olmayacağı aşikârdır. Böyle bir düzenin oluşması durumunda ülkemizin üretim hızının ve potansiyelin seri şekilde artması lazımdır. Türk ekonomisinin, oluşması kuvvetle muhtemel olan bu durumdaki en büyük kozu ise hiç şüphe yok ki tarımdır. Cumhurbaşkanı da bunun bilincinde olduğu için evinizin önündeki toprağı dahi ekmelisiniz tavsiyesinde bulunmuştur. Unutulmaması gereken bir dipçe ile geleceğe dair olan bu mevzuyu kapatmak isterim. Ülkeler, kendi şartlarına göre gelişebilir. Ekonomisi kuvvetli memleketin sistematikleri ve kitapları, kutsalmışçasına okutulmaya ve zorla ülke sistemine oturtulmaya çalışılırsa gelişim söz konusu dahi olamaz. Virüsle mücadeleden sonra, güçlenmek ve ayaklarımızın üzerinde durmak istiyorsak, ülkemizin ve milletimizin potansiyelini bilerek fikrî zemini bize ait olup işleyişi de bize göre olan politikalar üretmek gerekmektedir. Ulusal bir kalkınma, millî birlik ve millî politikalar dahilinde gerçekleşecektir.
Geleceğe dair umutlarımız fazladır. Atılacak doğru adımlar ile hayallerimizin hedef olması ve sonrasında gerçekleşmesi mümkündür. Elbette bahsettiklerimiz adımlar kısa ve uzun vade de atılarak dönüt alınacaktır. Gelecekten güzel şeyler beklediğimiz doğrudur fakat hâl-i hazır için güzellemeler yapmak gerçekçi değildir. Vatandaşlarımızın ellini değil canını yakan fiyatların oluşu can sıkıcıdır. Kurdaki dalgalanmalar, dışardan yapılan saldırılardan ziyade siyasilerin de ülkenin de gündemi bu olmalıdır. “Edebiyat yapmaya”, laf salatası değerindeki muhalif söylemlere hacet yoktur. Anneler ve babalar, evlatlarına istediklerini alamıyorsa; evdeki hane halkını sevindirecek poşetlerle eve gidilmiyorsa kürsülerden söylenenlerin bir değeri yoktur. Nabız halkın ta kendisidir, ekonomik daralmanın yansıması da tam olarak budur. Türk siyaseti bir an evvel buna çözüm bulmalıdır. Yapılan yardımlar, imkanlar dahilinde devam etmektedir. Ancak bu mesele müdahaleler ile deva olunacak bir dert değildir. Vatandaşın elinin rahatlatılması gerekmektedir.
Yarınımız için potansiyelimiz yüksek olup bugün için de çözümlere ihtiyacımız vardır. Yönetilen bir yoksulluk değil, ortadan kaldırılmış bir yoksulluk; dileğimiz ve isteğimiz budur.
Ayberk AKIN
Her cümlenden geleceğin büyük bir siyasetçisi olacağın belli oluyor dostum nice yazılarını daha okumak dileğiyle
Elinize sağlık