Bir köy kahvesi, ikindiye doğru köşede tek masa okey oynuyoruz. Sırtım kapıya dönük, karşımdaki arkadaş ‘başkan geldi’ diye ayağa kalkarken toparlanmama zaman kalmadan omzuma çöken bir el ve diğer el ıskartamda. Sarıldım ıskartaya ve bana baktı; “oh ben köyde ihtiyarlara bir şey anlatayım, gençler kahvede. Bu eli bitirin, ben caminin önüne geçtiğimde sizi orada göreceğim yoksa gelirim bozuşuruz” Tamam başkanım ve ilk sohbet, ilk tanışma ilk iletişim...
1992 yenilenen bir kaç beldede yerel seçimleri vardı tatil için her fırsatta kaçtığım köyümüzde. MHP adayı için orada bulunuyordu Muhsin Yazıcıoğlu ve bu tanışıklıktan sonra köyde üst üste geçen bir kaç gün. Ocak’tan kopmuş İslamcı abilerle takıldığım bir dönem ve kafamda binlerce çılgın soru. MHP içinde sorunlu bir dönem, Reis ha koptu, ha kopacak.
Sonra yine bir Mart ikindisi. Ankara bir arkadaşım yanıma geldi, “Başkanın helikopteri düşmüş” dedi. Yakıştıramadım haberi ve ulaklık yapan arkadaşla, sonrasında da konuşmak içimden gelmedi.
İlk gelen haber sağ, ambulans helikopter ile evinin yanında bulunan 100. Yıl Hastanesi’ne gelecek. Emniyet müdür yardımcısını aradım, teyit etti. 5 Sivaslı, cebimizden taksi parası anca çıktı, taksiye bindik. Yarı yolda emniyet müdür yardımcısı “Malatya devlet hastanesine gidiyor” dedi.
Dön genel merkeze. Sonrası ilk bir kaç saat muamma. Yok ‘dağda henüz’, yok ‘Kayseri’ye getirildi’. Elimizde telefonlar, hangi şehirde deniyorsa oradan haber alma telaşı...
Kolu kırık, kaburga kırık... Detaylar geliyor ama hep flu ve karışık.
Kırık koluna ağladım. Kırık kaburgasına. Kırık kaderine! Saatler ilerliyor, umutlar azalıyor, benim gözyaşı sel olmuş. Bir ara kötüleştim, genel merkeze bitişik lokantaya götürdüler arkadaşıma ait. Yanıma geldi “üzme kendini dedi. MİT’ten Sivaslı biri, ‘endişe etmeyin emin ellerde dedi!”
Başkan’ın odaya çıktım, kalabalık arttıkça artıyor. Öfke TV kanalları canlı yayında. Başkanlık katında arşiv gibi küçük bir oda, eski özel kalem Mehmet Öç abim, sarıldık ağla ha ağla belki 1-2 saat. Zafiyet var arama kurtarmada besbelli içimizde çaresizliğin acısı.
Gençler başbakanlığa yürümek istedi, engellediler. Başkan yardımcılarını tehdit ettim anons oldu “başkana yakışan tavırda olun, aramızda provokatörler olabilir”… Sabah oldu. Gece umudu yitirdik. Kendimizi içten yedik bitirdik ama sağız. Sonrası malum...
Sivas’ta diğer kardeşlerimizin cenazesine katıldık. Ankara’dan gittiğimiz uçakla Fidan anne, kız kardeşler, abi birlikte döndük. Birlikte Gazi Üniversitesi morguna Fidan annenin tekerlikli sandalyesi bende. Kalabalık morg önü. Saat 22.00 ya da az daha erken. Koridor açılıyor, ‘Fidan anneye yol verin’ cümlesi kalabalığı hıçkırığa boğuyor.
Mahir Damatlar kapıda, aile tek tek girdi. Sıra bende. Mehmet Öç; “en son ne zaman gördün?”, “10 gün olmadı abi”. “Görme o zaman, aklında öyle kalsın”. İçimde kaynayan volkan, Mahir Damatlar “gir istersen bak” dedi. O ara kapı açıldı. ‘Abi kefeni kapattık kaldırdık’. Göz göze geldik vazgeçtim! Pişmanım!
Aileyi eve götürdük, döndüm sabah cenazeyi aldık. Ankara mahşer yeri. Cenaze kalabalıktan zor ilerliyor. Yol boyu ilgi, alaka. Bir kaç kişi önden gittik musallaya ulaştık. Kocatepe etrafında iğne düşse yere değmez. Musallaya karanfiller koyduk. Diğer şehitleri temsilen sayılarınca musallaya karanfil koyduk. Cenaze avluya tekbirlerle girdi. Üzerine karanfiller atıyoruz ,ben de yüreğimi söküp atıyorum.
Oradan ayrılıp mezarlığa gitmek istedim. Kırk dakikada 300 metre mesafeye zor geldim. Hoca cenaze için tekbir getirdi. İçimde kırılan şeylerin sesi beni boğuyordu. Kabre gittim mahşer yeri.
Sonra yine ikindiye kadar bekledim. Cenaze geldi, izdiham var, cenaze ile aramda beş metre yol, ayağa kalkamıyorum. Taceddin Sultan cami kıble duvarının dibine çöktüm sadece gözyaşı. Başkanla aramda beş metre var. Uyansa bana baksa yine sinirlenip bana “ne işin var senin burada” dese.
Camiye sırtımı verip başkanla geçen 20 küsur yılda anılarım ellerimde bekledim durdum. Kalabalık akın akın mezara Fatihaya koşuyor. Takatim bitik, akşam namazına doğru ayrıldım.
Yine bir Mart ve O yok. İçimde sürekli taze özlemi ve her anımsadığımda nemli gözler.
Siyasi olarak arama kurtarma zafiyeti, kaza sonrası kasıt ve cinayetlere değinmek istemiyorum. Mahşer varsa imtihan varsa ve haklar iade edilecek ise...
Gerisi kolay.
İyi ki seni tanıdım, iyi ki seni sevdim, iyi ki sana inandım, sen yüreğimizin sürekli açık yanısın. Mekanın cennet, hedeflerin ülkenin yeni nesline emanet olsun. Senin yokluğunla uyanan gençlik davana sahip çıksın.
Özledim.
Allah rahmet eylesin
Mekanı cennet olsun.
Ruhu Şad Mekanı Cennet Olsun. Ağzına Yüreğine Sağlık..