Merhabalar bugün Türk kültürü ve ahlakı üzerine biraz konuşmak istedim.
Ne kadar yıl geçti değil mi?
Atalarımızdan bu güne biz Türkler olarak neredeyse tarihin her alanında var olduk ve var olmaya devam etmekteyiz, şüphesiz kıyamete dek dünya döndükçe varlığımızı sürdüreceğiz.
Peki bize ne oldu da kısa zaman içinde bu kadar değiştik?
Hırsızlık nedir bilmeyen, dilenciliği meslek edinmeyen, insana ve doğaya değer veren fazilet sahibi idik, daima temiz, medeni, dosdoğru ve dünyada itibarlı bir millettik…
Zamanında bizim için “Kuranı Kerimi ellerinden almadıkça Türkleri yenemeyiz” diyenler olmuştu, evet biz elimizden kutsal kitabımızı aldık ve duvarlara astık adeta unuttuk ve zaman zaman duvardan alıp 3 defa öperek kutsal kitabımıza değer gösterdiğimizi şekilcilik ile kanıtlamaya çalıştık.
Evet bu sözü söyleyenler bunu başardılar, dini kitabımızı elimizden alıp duvara astırttılar ama bizi yine de yenmiş sayılmadılar. O zaman fark edemedikleri şey tertemiz olan Türk Ahlakı idi ve ahlakımızı da 12 Eylül 1980 darbesinden sonra gençliğimizi cinselliğe, magazine ve spora yönlendirerek adeta yok etmeye çalıştılar ve hala daha uğraşıyorlar önlerindeki tek engel vatanını milletini karşılıksız seven bir avuç Türk Milliyetçileri’dir.
Kültürün ise esası milletin genel olarak yaşadığı bütün bir hayatıdır; dini inancına, dini inancın anlayışına (mezhepler),oturuşundan kalkışına, sofra adabına, devletin idaresine, sanatına vb. işlere kadar her şey kültürdür. Zaman içinde kültür gelişmeye veyahut ta değişmeye uğrayabilir.
Bir kültürün inanç esasını din etkilese de yalnızca dine göre şekillenemez, her şeyden önce geleneksel ve tarihi bir birikimi söz konusudur. Genel anlamda bakıldığında ise dine ve özüne uygun bir yaşayış diyebiliriz.
Mesela Göktürkler döneminde kültürümüz için çınar ağacının fidanı örneğini verirsek bu fidanın Osmanlı’da da büyük bir çınar ağacına dönüştüğünü görürüz. Fakat 1500lerden sonra İslam adı altında Arap kültürünü istemeden de olsa yaşamaya başlayan Türkler 1800ler yani Tanzimat’tan sonra da gözünü Batı’ya diken anlayış bizi bir hatadan bir hataya götürmüştü. Oysa biz Türkler tertemiz Müslümanlık yaşayan dünyada kültür ve ahlakımızdan dolayı itibar gören necip bir millettik…
Cumhuriyetten sonra da Batı’nın teknolojisi ve ilmini alırken aynı zamanda medeniyeti adı altında şapka, kılık-kıyafet, müzikleri, danslarını vb. yaşayışlarını alarak adeta kültürümüze dinamit koymuş olduk…
Peki şimdi ne yapmak ne yapmak gerekir?
Ahlakımızda kültürümüzde tamamen bozulmak üzere, Türk kimliğini kaybediyoruz…
Türk Kimliğini kaybetmek demek ahlakı, kültürü, hukuku, ilmi, sanatı, iktisatı, siyaseti ve geleneği kaybetmek demektir.
Kimliğine sahip çıkan tek anlayış ve fikir Türk Milliyetçiliği’dir. Türk Milletinin İ’lay-ı Kelimetullah ve Nizamı Alem gibi bir davası vardır. Kendi nizamını kaybeden bir millet aleme elbette ki nizam veremez.
İşte bu sebepler bizi yine Türk Milliyetçiliğine sahip çıkmaya itmektedir, bu milletin bağrından koparak gelmiş ve işgaller sonrası Sevr ile Anadolu’nun bir kısmına sıkışmış Türk’ün kendisine son tutunuşu olmuştur. Ve bu fikir bize yeni bir devlet kurdurtmuştur. Yeniden Türk Milliyetçiliğine sahip çıkma zamanı gelmiştir. Sahip çıkalım ki kimliğimizi yaşayalım ve koruyalım.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…
Hasan Çelikyurt
Alperen Ocakları Denizli İ Başkanvekili