Denizli'mizi, Denizli yapan birkaç unsur var ve bunlar, şehrimizin markası durumundaki nitelikleri... Birincisi tabi ki Denizlispor. Sonra beyaz cennet Pamukkale ve 7/24 durmadan çalışan, girişken çalışkan iş dünyası; tüccarı, esnafı, sanatkârı, sanayisi. Bir de eğitimdeki başarısı!
Bu şehir, bu özelliklerini kaybetmemeli! Çünkü, bu saydıklarım, bizi biz yapan değerler!
*
Çok uzun yıllardır konuşulan, kentimizin ana gündem maddelerinden biri, üniversite-sanayi iş birliği. Ne yazık ki; bir türlü istenilen düzeye gelemedi!
"Acaba Teknokent bunu sağlar mı?" dedik ama olmadı. Çok şükür ki; üniversite ile iş dünyası arasında bitme/kopma derecesine gelen iş birliği, yeni rektör ile yeniden kuruldu. Geçmişten gelen bazı hatalar yüzünden yara aldı ancak henüz yıkılmadı. Hemşerimiz PAÜ Rektörü sayın Ahmet Kutluhan hocamızın başkanlığında geçmişe sünger çekildi ve yeni bir döneme girildi. İş dünyamızın mihmandarları, ticaret-ihracat-sanayi-borsa oda ve birlik başkanlarının yapıcı yaklaşımının da bunda katkısı büyüktü. Onların tecrübelerini ve imkânlarını en verimli şekilde değerlendirmek artık Çallı rektör hocamıza kaldı.
*
Denizli, eğitim öğretimde, uzun yıllardır uzun ara en önde gelen illerden biri. Bunda, doğru tercih edilmiş rektörlerin ve Milli Eğitim Müdürlerinin yapıcı ve tetikleyici etkisi büyüktür. Onlar, üretken ve talepkar oldukları müddetçe, yeni neslin en iyi eğitimi alması ve geleceğe iyi hazırlanması için, Denizli iş dünyası da boş durmadı, buldu buluşturdu; tüm imkânlarını seferber etti. Neler yapmadı ki? Devasa yeni binalar dikti. Okulları, yeniledi. Çürük çarık yapı kalmadı. Hepsini dayadı döşedi; modern yerler haline getirdi. Arsa verdi; para verdi. Kısacası; fırsat tanıdı!
*
Hababam'ın çok sevilen Mahmut hocası misali işine sımsıkı sarılan, idarecilik ön lisansını Denizli Belediyesi'nde yapan "Denizli'nin Mahmut Hoca’sı", yüksek lisansını da tam 14 yılda İl Millî Eğitim Müdürlüğü'nde tamamladı. O'nun iş dünyası ve hayırseverlerle güçlü ve iyi ilişkileri, eğitime yansıdı; başarı ve kazanç olarak şehre döndü. Olumlu yaklaşımı, kadrolarında safları sıklaştırdı. Birbiriyle itişip kakışmaktansa, herkes işine gücüne baktı. Özellikle son döneminde sevilen iyi bir ekip kurdu. Çalıştı; çalıştırdı. Bugünlere de böyle gelindi.
*
Şimdi bunu devam ettirmeli... Oraya, geleceğimizi emanet ettiğimiz o koltuğa, öyle biri gelmeli ki dengeleri korumalı! İnşa edilmesi yıllar alan bu başarılı düzeni de bir ileri düzeye, bir üst aşamaya taşımalı. Yıkıp dökmemeli. Bu tek tek saydığım iş birliğini, imeceyi, dayanışmayı korumalı ki bundan sonra çok daha iyisi yapılabilsin. Bu arada Denizli iş dünyasının uzun bir süredir hem de pandemi sürecinde yükünü çeken, Denizli'nin evladı, Denizli'nin sevdiği beyefendi İŞKUR İl Müdürü Fatih Işık, o kurumdaki tecrübe ve misyonunu, iş dünyası ile eğitim camiasını aynı masa etrafında buluşturabileceği bir konumda/haldeyken, Denizli Milli Eğitim'de vereceği hizmetle taçlandırsa, iyi olmaz mı?
*
Mesleki eğitim, yaralı ve halsiz. Birisi, yeniden canlandırmalı. Heyecan katmalı. Nitelikli ara eleman arayan iş dünyamızı, bu okullardaki gençlerle buluşturmalı! Mesleki eğitim ile meslek odaları ve işverenler/Denizli'nin patronları arasında, yıkılmaz bir köprü olmalı. Onun için, hem o camiayı/iş dünyasını iyi bilmeli hem de Denizli'yi! Yetmez. Camiada da şehirde de sevilmeli; kendini sevdirmesini bilmeli! Çalışkan ve girişken olmalı. Olmalı ki, bu şehrin temposuna ayak uydurmalı; geride kalmamalı! Onun için de bu derece önemli bir yere, bugüne kadar bu camiayla hemhâl olmuş birilerini vermeli!
*
Mesela, önümüzde çok önemli ve güzel bir örnek var: TEI Genel Müdürü Makina ve Havacılık Mühendisi Mahmut Faruk Akşit hocamız. O, artık tüm Türkiye'nin de yakından tanıdığı Denizli'nin öz evladı. Daha dün, yerli ve milli helikopter motorumuzun ikincisini de bitirdi; teslim etti. Bir Denizlili olarak, gurur duyduk.
En kısa zamanda, bu şehir bir şekilde bu markasını sahiplenmeli; milletinin önünde onure etmeli. Böyle bir kahraman, başka kentlerden çıksa, oralar yere göğe sığdıramazlardı.
Adını mı veririz yoksa ayağına kadar mı gideriz; onu bilmem! Ancak, Denizli'de en üst makamda ağırlansa aslında, şehrin tanıtımına da katkı sağlar. Kentin imajına yıldız koyar; artı yazar. Üstelik, gençlere örnek model olur; motivasyon unsuru olur. Kendine idol arayan z kuşağı yeni nesle, "Alın size yaşayan gerçek milli kahraman" denir.
*
İş dünyamız, eğitim ve üniversite için, ne istendiyse verdi. Ancak, istediğini pek alamadı. Üstelik ne bir proje var ne de yenilik!
Mesela, Denizli'nin makina ihracatı az buz değil; 1,5 milyar dolar. Neden daha fazla olmasın? Kuluçkaya yatan Pamukkale Teknokent, neden artık ayağa kalkıp yeni fikirlerin ve üretimlerin önünü açmasın? Neden Denizli, klasik tekstilcilikten teknik tekstile atlamasın? Ve Denizli neden 1 kilo demirin 1000 kiloluk başka bir üretimden çok çok daha fazla para ettiği bir dünyada yer almasın? Makina sanayisi daha fazla yol almasın? Takip ettiğim kadarıyla, daha geçenlerde, Denizli'de Teknik Tekstile Dönüşüm Projesi'nin lideri DTO Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Erdoğan, bir adım daha attı. Denizli Teknik Tekstil Merkezini kurmaya başladı. Makinalar geliyor ve monte ediliyor. Denizli OSB'de bir teknoloji üssü kuruluyor. Başkan Erdoğan, bu arada Makina Sanayici İş Adamları Derneği (MAKSİAD) Başkanı Mehmet Sarı ve beraberindeki yönetim kurulu ile dernek üyelerini dinledi. Tek dertleri vardı; o da nitelikli mesleki eğitimdi.
*
Diyeceğim odur ki;
Üçlü sac ayağı olan, biri yokken ayakta duramayan, üniversite-eğitim-sanayi iş birliği için, şimdi sıra tamamlayıcı unsur niteliğindeki atılacak hayati ikinci adımda... Çalışan Denizli, çalışkan rektörünü sonunda buldu. Eğitimini de buna ayak uydurabilecek nitelikteki, iyi bildiği, dinamik ve emin ellere teslim etmeli! Şehrin sağduyusu, aklıselim akilleri bu operasyonu tamamlamalı; Denizli'mizin yarınları açısından yarım bırakmamalı. Bu iş, ona buna kalmamalı!