Salgın ile birlikte turizmin ve seyahat etmenin aslında
gerek sosyal açıdan bir ihtiyaç olması gerekse yarattığı ekonomik büyüklük
açısından önemli bir gelir kaynağı olduğunun toplumun her kesimi tarafından
artık daha iyi anlaşıldığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Semih Arıcı, dünyadaki
toplam istihdamın %10’unun turizm sektöründe gerçekleştiğini hatırlattı. Bu
oranın, birçok sektöre göre çok daha fazla olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi
Arıcı, aynı zamanda turizm sektörünün doğrudan ya da dolaylı olarak 60’ın
üzerinde sektörü etkilediğini söyledi.
“ARAŞTIRMALAR GÖSTERİYOR Kİ, GEREKLİ KOŞULLAR SAĞLANDIĞI
SÜRECE İNSANLAR TATİL PLANLARINI ERTELEMEYECEKLER”Tüm dünyada uygulanan seyahat kısıtlamalarının, seyahat
etmenin, aslında bütün insanlar için sosyal ve kültürel hayatlarında, önemli ve
vazgeçilmez bir unsur olduğu daha net anlaşıldığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi
Arıcı, salgın sonrası yeni normal dönemde, farklı ülkelerde yapılan
araştırmalardan, insanların tatile olan eğilimleri konusunda elde edilen
sonuçları şöyle değerlendirdi. “Gelir ile doğru orantılı olmasına rağmen salgın
sürecinde seyahat etmenin ne kadar önemli ve vazgeçilmez bir unsur olduğunun
yanı sıra zorunlu bir ihtiyaç olduğu da ortaya çıktı. Bu bağlama her gelir
grubunda turizm amaçla seyahat hareketlerinin artacağını söylemek de doğru
olacaktır. Avrupa, Amerika ve Asya’daki farklı ülkelerde yapılan araştırmaların
ortak noktası insanların tatil yapma arzularının artmış olmasıdır. Uygun şart
ve koşulların oluştuğuna inanmaları durumunda tatil planları ertelenmeyeceği
anlaşılıyor.”“SALGIN SONRASINDA ARTIK YAŞANAN MADDİ KAYIPLARA DEĞİL
KARŞILAŞILABİLECEK FIRSATLARA ODAKLANMALIYIZ”Artık turizm sezonunun da açılması ile birlikte işletmelere
ve destinasyonlara, bölgelerinin ve işletmelerinin güvenli olduğu konusunda
konuklarını ikna etmek için büyük görevler düştüğünü dile getiren Dr. Öğr.
Üyesi Arıcı, sözlerine şöyle devam etti: “Bunun için uluslararası ve ulusal
sağlık belgelerinin yanında sosyal medya ve kullanıcı yorumları gibi araçların
kullanımı ile hijyen odaklı tüketici kaygılarının yönetilmesi faydalı
olacaktır. İşletmeler tanıtım faaliyetlerinde ve müşteri ilişkilerinde açık ve
net bir şekilde bunu ifade etmeli ve gösterebilmelidirler. Bu noktada belirtmek
gerekir ki, yapılan çalışmalarda insanların turizm faaliyetlerine katılmasında
işletmelerin alacağı hijyen sertifikasının büyük bir öneme sahip olduğu, ancak
denetimlerin tek sefere mahsus değil, sürekli olması ve bağımsız denetçiler
tarafından yapılması gerekliliği vurgulanmaktadır. Bunu gerçekleştirebilen
işletmeler için büyük fırsatlar bulunmaktadır. Bu süreç turizm işletmelerinde
kalite odaklı çalışmanın, kaliteden taviz vermemenin, çalışanlara uygun
koşullar sağlamanın, dolayısıyla kalitenin iyileştirilmesinin dönüm noktası
olabilir. Hijyen ile başlayan çalışmalar ister istemez diğer iş süreçlerine de
yansıyacaktır. Bunun katkısının yakın zamanda görüleceğini umuyorum”.“DENİZLİ ÖZELİNDE DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE; HEM SAĞLIK HEM DE TARIM TURİZMİ AÇISINDAN
BÜYÜK FIRSAT YAKALANABİLİR”2019 verilerine göre 4,7 trilyon dolarlık bir ekonomik
büyüklüğe sahip olan sağlık turizmi ve wellness, kaplıca, kür, yoga gibi sağlıkla
ilişkili turizm çeşitlerindeki fırsatların değerlendirilmesi gerektiğinin
altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Semih Arıcı, yapılan bilimsel araştırmalardan elde
edilen sonuçlar Denizli özelinde değerlendirildiğinde; hem sağlık hem de tarım turizmi açısından
büyük fırsatlar bulunduğunu ve bu potansiyelin payının artırılabilmesi için
doğru ve etkili turizm politikalarının oluşturulması gerektiğine dikkat çekti.Salgın sonrasında ülkelerin hayata geçirdiği normalleşme
çalışmalarına en çabuk turizm sektörünün adapte olduğunu belirten Dr. Ör. Üyesi
Arıcı, hava yolu şirketlerinden konaklama işletmelerine kadar sektörün
paydaşlarının hijyen odaklı uygulamalar ile salgın sonrasına hazırlandıklarını
söyledi. Yaşanan kriz ile birlikte, sektörü korumak adına çeşitli mali destek
programlarının açıklandığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Arıcı, kamu-özel
sektör işbirliklerinin, gerekli turizm politikalarının oluşturulması adına
devam ettirilmesi gerektiğini söyledi.“MÜŞTERİLERİN TATİL TERCİHLERİNDEN, İŞLETMELERİN İŞLEYİŞ
BİÇİMLERİNE VE ÜLKELERİN TURİZME OLAN BAKIŞ AÇISINA KADAR PEK ÇOK ŞEY DEĞİŞİME
UĞRADI”Salgın ile birlikte, birçok alanda olduğu gibi, turizm
alanında da müşterilerin tatil tercihlerinden, işletmelerin işleyiş biçimlerine
ve ülkelerin turizme olan bakış açısına kadar pek çok şeyin değiştiğine vurgu
yapan Dr. Öğr. Üyesi Arıcı, “İşletmelerin iş yapış biçimleri, mesafe, doluluk
oranı, tedarik zinciri, çalışan politikaları gibi unsurlar ile değişmeye
başladı. Ülkeler açısından bakıldığında aşırı turizmden şikâyetçi olan
ülkelerin bile turizme ne kadar çok hatta diğer ülkelerden daha çok ihtiyacı
olduğu anlaşıldı. Bu açıdan ülkeler turizmi sürdürülebilir bir yaklaşım ile
yönetmek için daha çok çabalayacaktır. Bu dönemin ülkeler açısından anahtar
kelimeleri çevre ve sürdürülebilirlik olacaktır. Tüketiciler açısında
bakıldığında ise seyahat amaçlarından seyahat araçlarına kadar bir değişimin
olacağı öngörülüyor. Birçok turist geçiş döneminde kendi bölgesinde ziyaretler
yapacak, tatillerinde mümkün olduğunda kendi araçlarını kullanacak ve doğa
odaklı tatiller planlamayı tercih edecektir” diye konuştu.“ŞİMDİ YENİDEN BAŞLAMA ZAMANI. ANAHTAR KELİMELER: DEĞİŞİM,
GÜVEN VE BİLGİ”Sözlerinin sonunda, kamu-özel sektör işbirliği ile turizmin
önemini anlayarak, tüm boyutları ile yeniden şekillendirilmesi ve alınan
kararların, güçlü ve sürdürülebilir bir şekilde uygulanması gerektiğine dikkat
çeken Dr. Öğr. Üyesi Semih Arıcı, turizm sektörünü yeniden başlatmak için
anahtar kelimelerin değişim, güven ve bilgi olduğunu söyledi. Seyahat edenlerin
beklentileri doğrultusunda, işletmelerin de gerekli adımları atması gerektiğini
sözlerine ekledi.
gerek sosyal açıdan bir ihtiyaç olması gerekse yarattığı ekonomik büyüklük
açısından önemli bir gelir kaynağı olduğunun toplumun her kesimi tarafından
artık daha iyi anlaşıldığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Semih Arıcı, dünyadaki
toplam istihdamın %10’unun turizm sektöründe gerçekleştiğini hatırlattı. Bu
oranın, birçok sektöre göre çok daha fazla olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi
Arıcı, aynı zamanda turizm sektörünün doğrudan ya da dolaylı olarak 60’ın
üzerinde sektörü etkilediğini söyledi.
“ARAŞTIRMALAR GÖSTERİYOR Kİ, GEREKLİ KOŞULLAR SAĞLANDIĞI
SÜRECE İNSANLAR TATİL PLANLARINI ERTELEMEYECEKLER”Tüm dünyada uygulanan seyahat kısıtlamalarının, seyahat
etmenin, aslında bütün insanlar için sosyal ve kültürel hayatlarında, önemli ve
vazgeçilmez bir unsur olduğu daha net anlaşıldığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi
Arıcı, salgın sonrası yeni normal dönemde, farklı ülkelerde yapılan
araştırmalardan, insanların tatile olan eğilimleri konusunda elde edilen
sonuçları şöyle değerlendirdi. “Gelir ile doğru orantılı olmasına rağmen salgın
sürecinde seyahat etmenin ne kadar önemli ve vazgeçilmez bir unsur olduğunun
yanı sıra zorunlu bir ihtiyaç olduğu da ortaya çıktı. Bu bağlama her gelir
grubunda turizm amaçla seyahat hareketlerinin artacağını söylemek de doğru
olacaktır. Avrupa, Amerika ve Asya’daki farklı ülkelerde yapılan araştırmaların
ortak noktası insanların tatil yapma arzularının artmış olmasıdır. Uygun şart
ve koşulların oluştuğuna inanmaları durumunda tatil planları ertelenmeyeceği
anlaşılıyor.”“SALGIN SONRASINDA ARTIK YAŞANAN MADDİ KAYIPLARA DEĞİL
KARŞILAŞILABİLECEK FIRSATLARA ODAKLANMALIYIZ”Artık turizm sezonunun da açılması ile birlikte işletmelere
ve destinasyonlara, bölgelerinin ve işletmelerinin güvenli olduğu konusunda
konuklarını ikna etmek için büyük görevler düştüğünü dile getiren Dr. Öğr.
Üyesi Arıcı, sözlerine şöyle devam etti: “Bunun için uluslararası ve ulusal
sağlık belgelerinin yanında sosyal medya ve kullanıcı yorumları gibi araçların
kullanımı ile hijyen odaklı tüketici kaygılarının yönetilmesi faydalı
olacaktır. İşletmeler tanıtım faaliyetlerinde ve müşteri ilişkilerinde açık ve
net bir şekilde bunu ifade etmeli ve gösterebilmelidirler. Bu noktada belirtmek
gerekir ki, yapılan çalışmalarda insanların turizm faaliyetlerine katılmasında
işletmelerin alacağı hijyen sertifikasının büyük bir öneme sahip olduğu, ancak
denetimlerin tek sefere mahsus değil, sürekli olması ve bağımsız denetçiler
tarafından yapılması gerekliliği vurgulanmaktadır. Bunu gerçekleştirebilen
işletmeler için büyük fırsatlar bulunmaktadır. Bu süreç turizm işletmelerinde
kalite odaklı çalışmanın, kaliteden taviz vermemenin, çalışanlara uygun
koşullar sağlamanın, dolayısıyla kalitenin iyileştirilmesinin dönüm noktası
olabilir. Hijyen ile başlayan çalışmalar ister istemez diğer iş süreçlerine de
yansıyacaktır. Bunun katkısının yakın zamanda görüleceğini umuyorum”.“DENİZLİ ÖZELİNDE DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE; HEM SAĞLIK HEM DE TARIM TURİZMİ AÇISINDAN
BÜYÜK FIRSAT YAKALANABİLİR”2019 verilerine göre 4,7 trilyon dolarlık bir ekonomik
büyüklüğe sahip olan sağlık turizmi ve wellness, kaplıca, kür, yoga gibi sağlıkla
ilişkili turizm çeşitlerindeki fırsatların değerlendirilmesi gerektiğinin
altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Semih Arıcı, yapılan bilimsel araştırmalardan elde
edilen sonuçlar Denizli özelinde değerlendirildiğinde; hem sağlık hem de tarım turizmi açısından
büyük fırsatlar bulunduğunu ve bu potansiyelin payının artırılabilmesi için
doğru ve etkili turizm politikalarının oluşturulması gerektiğine dikkat çekti.Salgın sonrasında ülkelerin hayata geçirdiği normalleşme
çalışmalarına en çabuk turizm sektörünün adapte olduğunu belirten Dr. Ör. Üyesi
Arıcı, hava yolu şirketlerinden konaklama işletmelerine kadar sektörün
paydaşlarının hijyen odaklı uygulamalar ile salgın sonrasına hazırlandıklarını
söyledi. Yaşanan kriz ile birlikte, sektörü korumak adına çeşitli mali destek
programlarının açıklandığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Arıcı, kamu-özel
sektör işbirliklerinin, gerekli turizm politikalarının oluşturulması adına
devam ettirilmesi gerektiğini söyledi.“MÜŞTERİLERİN TATİL TERCİHLERİNDEN, İŞLETMELERİN İŞLEYİŞ
BİÇİMLERİNE VE ÜLKELERİN TURİZME OLAN BAKIŞ AÇISINA KADAR PEK ÇOK ŞEY DEĞİŞİME
UĞRADI”Salgın ile birlikte, birçok alanda olduğu gibi, turizm
alanında da müşterilerin tatil tercihlerinden, işletmelerin işleyiş biçimlerine
ve ülkelerin turizme olan bakış açısına kadar pek çok şeyin değiştiğine vurgu
yapan Dr. Öğr. Üyesi Arıcı, “İşletmelerin iş yapış biçimleri, mesafe, doluluk
oranı, tedarik zinciri, çalışan politikaları gibi unsurlar ile değişmeye
başladı. Ülkeler açısından bakıldığında aşırı turizmden şikâyetçi olan
ülkelerin bile turizme ne kadar çok hatta diğer ülkelerden daha çok ihtiyacı
olduğu anlaşıldı. Bu açıdan ülkeler turizmi sürdürülebilir bir yaklaşım ile
yönetmek için daha çok çabalayacaktır. Bu dönemin ülkeler açısından anahtar
kelimeleri çevre ve sürdürülebilirlik olacaktır. Tüketiciler açısında
bakıldığında ise seyahat amaçlarından seyahat araçlarına kadar bir değişimin
olacağı öngörülüyor. Birçok turist geçiş döneminde kendi bölgesinde ziyaretler
yapacak, tatillerinde mümkün olduğunda kendi araçlarını kullanacak ve doğa
odaklı tatiller planlamayı tercih edecektir” diye konuştu.“ŞİMDİ YENİDEN BAŞLAMA ZAMANI. ANAHTAR KELİMELER: DEĞİŞİM,
GÜVEN VE BİLGİ”Sözlerinin sonunda, kamu-özel sektör işbirliği ile turizmin
önemini anlayarak, tüm boyutları ile yeniden şekillendirilmesi ve alınan
kararların, güçlü ve sürdürülebilir bir şekilde uygulanması gerektiğine dikkat
çeken Dr. Öğr. Üyesi Semih Arıcı, turizm sektörünü yeniden başlatmak için
anahtar kelimelerin değişim, güven ve bilgi olduğunu söyledi. Seyahat edenlerin
beklentileri doğrultusunda, işletmelerin de gerekli adımları atması gerektiğini
sözlerine ekledi.