DP İl Başkanı Aşkın Çelik, açıklamasında, “Genel Başkanını ve Başbakanını şehit vermiş bir davanın mensupları olarak bugün bir kez daha demokrasi şehitlerimizi, merhum Başbakanımız Adnan Menderes, Dış işleri Bakanımız Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanımız Hasan Polatkan başta olmak üzere tüm dava arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun. Cenab-ı Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun. Milletimizin gönlünde sonsuza dek şerefli bir davanın şehitleri olarak tarihe geçtiler. Necip Fazıl dizelerinde, milletimizin acısını bir nebze olsun anlayabiliriz.
“Zeybeğim, dünyayı aldın götürdün!
Bir öldün de, beni binbir öldürdün!”
Bugün demokrasi tarihimizin en acılı günü. Ne yazık ki; tarihimizin hiç yaşamamış olmayı dilediğimiz büyük utançlarından birini, demokrasi tarihimizin kapkara
bir sayfasını anıyoruz. Kişilerin ve toplumların hafızalarını tazelemelerine vesile olan bazı önemli günler vardır. Bu günler kimi zaman bir kahramanlık destanının yazıldığı parlak ışıklar saçan bir sayfa, kimi zaman ise işte bugün olduğu gibi Türkiye’nin seçilmiş ilk Başbakanının ve dava arkadaşlarının maruz kaldığı haksız zulümü simgeleyen kapkara bir sayfadır. Bugünün acısı, hafızalarımızı tazelememiz, demokrasinin anlamı üzerine düşünmemiz kadar toplumsal barışın temellerini idrak etmemizi de gerekli kılıyor. Buradaki demokrasi şehitlerimiz ve onların anlattıkları, demokrasi uğruna, millet uğruna seve seve gösterilen büyük bir fedakarlığın, özverinin simgesidir. 57 yıl önce bugün bu milletin en çok sevdiği evlatlarından üçünü, nefret ve kinin uğursuz bulutları altında 27 Mayıs’ta başlayan eşkıya hareketine, demokrasi davası uğruna şehit verdik. “Tüm zulümlere ve ölüme yalnızca metanetle karşılık verdiler” Aynı dava uğruna Menderes ve arkadaşları ile birlikte nice demokrasi kahramanı demokrat da, aynı süreçte, akıl hafsalanın sınırlarını zorlayan bir nefret ve kinin en ağır ve haksız zulümlerine maruz kaldılar. Düzmece iddialar, uydurma yargılamalar, her türlü psikolojik şiddet ve işkence, aşağılama ve hakaret ile aileleriyle birlikte sayısız zulümlere maruz kaldılar. Böyle bir süreçte, Menderes ve arkadaşları, davalarının haklılığının bilinciyle tüm zulümlere ve ölüme yalnızca metanetle karşılık verdiler. Sayısız iftira, hakaret ve zulme maruz kalan bu demokrasi kahramanlarına yöneltilen tek suçları, tek parti zihniyetinden ayrılmaları, milletle bütünleşmeleri, istikameti milletin yönüne çevirmeleriydi. Halkın gasp edilmiş haklarının, baskı altındaki değerlerin mücadelesini vermekti. Köylünün, kırsalın hakkını savunmak, ayrıcalıkları yok edip, milletin zincirlerini kırıp atmaktı.
“Onlar, bir büyük davanın savunucuları idiler”
Türkiye’yi tarihi misyonuna uygun bir şekilde bulunduğu coğrafyanın merkezinde konumlandırmalarıydı. Onlar, bugün eksikliğini derinden ve şiddetle hissettiğimiz onurlu, haysiyetli bir büyük davanın savunucuları idiler.. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinin.. adalet ve kalkınma mücadelesinin.. 27 Mayıs’ta başlayan süreçle idam edilmek istenen Menderes, Zorlu ve Polatkan değil, onları o konuma getiren millet iradesiydi.. ”Zeybeğimi İdam Ettiler Ama Davası Hala Dimdik Ayaktadır” dedi. ”
“Zeybeğim, dünyayı aldın götürdün!
Bir öldün de, beni binbir öldürdün!”
Bugün demokrasi tarihimizin en acılı günü. Ne yazık ki; tarihimizin hiç yaşamamış olmayı dilediğimiz büyük utançlarından birini, demokrasi tarihimizin kapkara
bir sayfasını anıyoruz. Kişilerin ve toplumların hafızalarını tazelemelerine vesile olan bazı önemli günler vardır. Bu günler kimi zaman bir kahramanlık destanının yazıldığı parlak ışıklar saçan bir sayfa, kimi zaman ise işte bugün olduğu gibi Türkiye’nin seçilmiş ilk Başbakanının ve dava arkadaşlarının maruz kaldığı haksız zulümü simgeleyen kapkara bir sayfadır. Bugünün acısı, hafızalarımızı tazelememiz, demokrasinin anlamı üzerine düşünmemiz kadar toplumsal barışın temellerini idrak etmemizi de gerekli kılıyor. Buradaki demokrasi şehitlerimiz ve onların anlattıkları, demokrasi uğruna, millet uğruna seve seve gösterilen büyük bir fedakarlığın, özverinin simgesidir. 57 yıl önce bugün bu milletin en çok sevdiği evlatlarından üçünü, nefret ve kinin uğursuz bulutları altında 27 Mayıs’ta başlayan eşkıya hareketine, demokrasi davası uğruna şehit verdik. “Tüm zulümlere ve ölüme yalnızca metanetle karşılık verdiler” Aynı dava uğruna Menderes ve arkadaşları ile birlikte nice demokrasi kahramanı demokrat da, aynı süreçte, akıl hafsalanın sınırlarını zorlayan bir nefret ve kinin en ağır ve haksız zulümlerine maruz kaldılar. Düzmece iddialar, uydurma yargılamalar, her türlü psikolojik şiddet ve işkence, aşağılama ve hakaret ile aileleriyle birlikte sayısız zulümlere maruz kaldılar. Böyle bir süreçte, Menderes ve arkadaşları, davalarının haklılığının bilinciyle tüm zulümlere ve ölüme yalnızca metanetle karşılık verdiler. Sayısız iftira, hakaret ve zulme maruz kalan bu demokrasi kahramanlarına yöneltilen tek suçları, tek parti zihniyetinden ayrılmaları, milletle bütünleşmeleri, istikameti milletin yönüne çevirmeleriydi. Halkın gasp edilmiş haklarının, baskı altındaki değerlerin mücadelesini vermekti. Köylünün, kırsalın hakkını savunmak, ayrıcalıkları yok edip, milletin zincirlerini kırıp atmaktı.
“Onlar, bir büyük davanın savunucuları idiler”
Türkiye’yi tarihi misyonuna uygun bir şekilde bulunduğu coğrafyanın merkezinde konumlandırmalarıydı. Onlar, bugün eksikliğini derinden ve şiddetle hissettiğimiz onurlu, haysiyetli bir büyük davanın savunucuları idiler.. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinin.. adalet ve kalkınma mücadelesinin.. 27 Mayıs’ta başlayan süreçle idam edilmek istenen Menderes, Zorlu ve Polatkan değil, onları o konuma getiren millet iradesiydi.. ”Zeybeğimi İdam Ettiler Ama Davası Hala Dimdik Ayaktadır” dedi. ”