Günler geçtikçe sabrımızı sınayan, yüreğimizi yakan haberler alıyoruz. Gün geliyor ay yıldıza sarılı tabutlar için dişlerimizi sıkıyoruz gün geliyor canice katledilen kadınlarımız için kan ağlıyoruz. Bunlar, nefret ve lanet edilesi mevzular ama daha berbatını söyleyeyim mi size efendiler, bizler bunlara alışıyoruz.
Dün aldığımız bir haber ile kadın cinayetlerine bir yenisi eklendi. Bir diğer haberde, eşini aldatan birinin, aldattığı kişiyle bir olup kocasını öldürdüğünü öğrendik. Bir gün boyunca sosyal medyayı yıktık, paylaşımlarımızı yaptık. “Öldürülen erkek için böyle bir şey göremedik, gündemimize almadık.” Aldıklarımızla da vicdanımızı rahatlattık, toplumsal duyarımızı yerine getirdik. Bu saatte çıkmasaymış, şunu giymeseymiş onu yapmasaymış gibi cümleleri de duyduk. Yetmedi, sosyal medyada bu mesele bile siyasi bir argüman hâline getirildi. Çürümüş ve bunamış bir haysiyet, dün kendini cümle aleme gösterdi. Bu insanların şerefi yoktur, insanlık onurları yok olmuştur. Bunlara söyleyecek laf, tüketilecek nefes israftır.
Kadın cinayetleri, memleketimizin ciddi bir problemidir. Caydırıcı cezalar, hukuki önlemler ve sosyolojik tespitler şarttır. Ancak değişmesi gereken şey zihniyettir. Bunun için çalışması gereken de gençlerdir. Hem büyüklerimi hem de gelecek nesilleri bu konuda eğitmek bizim vazifemizdir. Bu konuda dini, siyaseti ve benzeri argümanları duvar olarak kullanan, feminizm gibi amacından sapmış yolunu şaşırmış ideolojileri dayatan kim varsa oyun dışıdır. Bu kimseler, eşitlik için verdiğimiz mücadeleye gölge düşürmekten başka bir işe de yaramayacaktır. Devlet, üzerine düşeni yapmalı ve gereken adımları atmalıdır. Bu konuda hassas olan her kim varsa büyüğüne ve küçüğüne kadın-erkek eşitliğini göstermelidir, anlatmalıdır. Yeni yetişen kızlarımız, ileride yüksek mevkileri hedeflemeli ve başarıları ile diğerlerine örnek olmalıdır. Toplumun bu faşist ataerkil tutumu kırılmalı ve değişmelidir. Lakin bu yapılırken kültürümüzden, töremizden ve toplumsal değerlerimizden de vazgeçilmemelidir. Sabrımız kalmamıştır, yapmacık gözyaşları ve duyarlara takatimiz yoktur. Millet üzerine düşeni yapmalı, istediği düzenlemeler için de kamuoyu oluşturmalıdır.
Gece yolda yürürken korkan, minibüste tek başına kaldığında kalbi hızlı çarpan, bir gün ben de böyle bir katile kurban gider miyim sorusuyla yaşayan birçok kadın var. Gençliğini heba eden, yaşamının baharında solan nice insanlar var. Ve inanın bunların hesabını kimse ödeyemez. Hiç kimse, evladını bir anneye geri veremez. Hiç kimse, avuçlarımızdan kayan giden bir hayatı tekrar bahşedemez. Hayvanlara tecavüz ediliyor, yaşama saygı git gide tükeniyor. Bu mesele bir an evvel çözüme kavuşmalıdır. Bunlar Türk milletine yakışan mevzular değildir, insanlık dışıdır. Ancak genel bir yorum yapacak olursak şu Karakoç şiiri epey yerinde olacaktır:
“Kalmışım ara yerde
Tozdayım dumandayım
Kirli bir mekandayım
İğrenç bir zamandayım”