Dolar/TL kuru bugün itibariyle, psikolojik bir sınır olan 8,50 seviyelerinin de üzerini çıktı.TCMB bünyesinde gerçekleştirilen altın/döviz karşılığı swap işlemlerindeuygulanan faiz oranı yüzde 11,75 seviyesinden yüzde 13,25 seviyesine yükseltildi. Bu müdahalenin etkisi ile kur 8,46 seviyelerine geriledi.
TCMB’nin elinde faiz kozundan başka bir silah şimdilik yok gibi görünüyor. Ayrıca geride bıraktığımız Ekim ayı itibariyle, dünya rekorunu elinde tuttuğumuz altın rezervinden 45.5 tonluk bir satış yapıldığı gündeme düşmüştü. Buradan elde edilen nakit, kuru baskılamak için kullanıldı ancak yine de tutulamadı. Bizim yazılarımızı evvelden beri takip eden bilir, şahsi fikrim TCMB’nin böyle bir gayesi olmadığı yönünde. Merkez Bankası, ısrarla finans kurumlarını elindeki dolarını satmaya yönlendiriyor. Ancak bunun için de yerleşmiş bir anlayıştan başka denenen bir yol henüz görmedim. Her atanan başkan, benden önceki yapamadı ben yaparım gibisinden bir tavır sergiliyor. Resmî faizleri arttırmayıp, piyasa faizlerini yükseltme yolu defalarca denendi, TL tarihinin en değersiz dönemini yaşıyor. Eninde sonunda faiz artırmak zorunda kalacak olan TCMB yönetimi, bu kararlar ile dolar kurunu sadece sakinleştirir fakat ciddi bir düşüş yaşatamaz.
Yine bizi daha evvelden takip edenler bilir ki yüksek kurun bizim için avantaj yaratabileceğini defalarca dile getirdik. Bakan Albayrak’ın birkaç gün evvel yaptığı, yatırımcılar geliyor açıklaması da devletin bu durumu lehine çevirme çabası olduğunun açık izahıdır. Size bunu daha anlaşılır bir hâle getirmek için basit bir hesap ile örnekleme yapalım. Evvela şu mukayese ile başlayalım; çoğu firma üretim merkezlerini Çin’e kuruyordu çünkü nüfus fazla olduğu için iş gücü ucuzdu. Bizim ülkemiz adına bu etkiyi yaratacak etken ise yüksek kur olacak. Acı ama gerçek ki mevcut kur ile bir asgari ücret hemen hemen 270 dolar seviyesinde. Yabancı bir yatırımcı olsaydım, coğrafi konum bakımından da üretim merkezi olmaya elverişli bu memlekete yatırım yapmayı düşünür, firmamın fabrikalarını buraya kurardım. Ancak bunun için tek bir şart olduğunu, piyasanın oksijen kaynağının güven olduğunu söyledik. Mevzubahis güven ortamını tesis etmek için ekonomi yönetiminin ve siyasi güç merkezlerinin daha fazla çaba sarf etmesi şarttır. Bakan Bey’in kurla alakalı olması, açıklamalarında daha tutarlı söylemlerde bulunması, ortamı tahsis etmek için atılacak ilk adımlardan olabilir.
ABD seçimleri, muhtemelen İstanbul seçimlerine benzer olacak. Bu da piyasaları belirsizliğe, yeni fiyatlamalara itebilir. Kasım’ın 22’sindeki toplantıya kadar nasıl adımlar atılacak, SWAP çalışmalarından nasıl bir haber gelecek, bekleyip göreceğiz. ABD seçimlerinin yanı sıra Avrupa’daki salgın tedbirleri, borsaların renginin kırmızıya dönmesine sebep oldu. Fransa ile aramızdaki soğuk rüzgarları, Akdeniz ve Karadeniz’deki çalışmaları da unutmamak gerek. Tabi ki devam eden Azerbaycan’ın haklı mücadelesi de var. Kurumuzu etkileyen birçok sebep mevcut. Ancak kontrol bir kere kaybedildi ve hatalar silsile hâlinde geliyor…