Başkan Çobanoğlu, çağrıda bulundu!

Vatan Partisi İl Başkanı Mehmet Çobanoğlu 'küresel salgın yaşandığı olağanüstü koşulları, olağanüstü tedbirlerle aşabiliriz' dedi.

“Vatan Partisi İşçi-Sendika Bürosu olarak
başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, AK Parti iktidarına, TBMM’deki partilere (HDP
hariç), sendikalarımıza, işverenlere, işçi sınıfımıza ve Türk Milletine önerilerimiz
ve çağrılarımız şunlardır” diyen Vatan Partisi İl Başkanı Mehmet Çobanoğlu
önerilerini sıraladı:


İŞÇİMİZİ
KORUMA ZORUNLULUĞU! İŞSİZLİK FONU BU GÜNLER İÇİN!


“Kamu sektörü ve özel sektörde İŞTEN ÇIKARMALAR YASAKLANMALI, zorunlu
mal ve hizmet üretimi dışında tüm işler en az 15 gün süreyle durdurulmalıdır.
Çalışmanın durdurulduğu süre içinde işçilerin ücretleri işveren tarafından tam
olarak ödenmelidir. 4447 sayılı Kanunda gerekli değişiklikler yapılarak,
işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanmak için işçi açısından
gerekli olan koşullar kaldırılmalı, 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren işsiz
kalmış tüm işçilere işsizlik ödeneği ödenmelidir. İşsizlik Fonunda biriken
paralar en az üç ay tüm işçileri ayakta tutmaya yeter.

OLAĞANÜSTÜ
KOŞULLAR, OLAĞANÜSTÜ DAVRANIŞLAR VE ÇÖZÜMLER GEREKTİRİR!


1) Ekonomik kriz de, virüs salgını da
ciddidir. Büyük kuvvetleri, büyük olanakları seferber ederek çözülebilir.
Kaynakları verimli kullanmak, acil olmayan bütün harcamaları durdurmak
gerekmektedir. Örneğin Korona virüs ve ekonomi krizinin yakıcı çözümler
beklediği bugünkü koşullarda, kaynakların Kanal İstanbul’a ayrılması, çok
yanlış bir tercihtir ve uygulanma şansı bulunmuyor.

2) Öncelikle sağlıkta köklü tedbirleri zaman
geçirmeden almak lazımdır. İnsan sağlığı para kazanma aracı olamaz, olmamalıdır.
Özel sağlık sistemi terk edilmeli, şirketlerin ve vakıfların elindeki sağlık
birimleri kamuya aktarılmalıdır.

3) Genel Sağlık Sigortası uygulamasına son
verilmeli, devlet hastanelerinin herkese parasız sağlık hizmeti verebilmesi
sağlanmalıdır.

4) Sosyal Güvenlik Kurumumuzun ilaç
fabrikasının kapatılmış olması, insan sağlığının vurguncuların ve yabancı ilaç
tekellerinin insafına bırakılması demektir. Milletimizin sağlığı, sağlık
tüccarlarının eline bırakılamaz. Sosyal Güvenlik Kurumumuz bünyesinde ulusal
ilaç fabrikası bir an önce yeniden açılmalı ve genişletilmelidir.

5) Kamusal görevlerde toplum yararı, verimlilik
ve mutluluk esas olmalıdır. İnsanları birbiriyle yarıştıran “performans
sistemine” son verilmeli, kolektif emek ve kolektif verimlilik bütün kamu
kurumlarında hayata geçirilmelidir. Tüm sağlık çalışanlarımızı hiçbir ayrım
yapmadan ekonomik olarak desteklemeliyiz.

6) Virüsle mücadelenin uzun bir dönemi
kapsayacağı dikkate alınırsa, uzmanlaşma ve başarı için, ihtiyaç duyulan her
yerde yalnızca korona hastalarını tedavi edecek “Pandemi Hastaneleri”
belirlenmelidir. Böylece, kronik hastalar ve acil tedavi gerektiren diğer
sorunlar için öbür hastanelerden yararlanma da sürebilecektir. Böylece diğer
hastalara ve sağlık çalışanlarına Covid-19 bulaşma riski düşürülecektir.

BÜTÜN
OKULLARIN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINA DEVREDİLMESİ ŞARTTIR!


7) Öncelikle tüm okullar MEB’e
devredilmelidir. Öğretmenler arasında hukuka, Türk Milletine ve insanlığa
yakışmayacak çifte muamele söz konusudur. Virüs salgını yüzünden tatil edilen
okullardaki kadrolu öğretmenlerin ücretleri devam ederken, “ücretli
öğretmenlerin” ücretleri kesilmiş, açlığa terk edilmişlerdir. 85 bin ücretli
öğretmenin karşılaştığı bu durum, eğitim sistemimizdeki faciayı göstermektedir.
O nedenle ücretli öğretmenler kadroya geçirilmeli, bütün öğretmenler aynı
statüye ve haklara kavuşturulmalıdır. Yeni atamaların tamamı artık kadroya
yapılmalıdır.

VİRÜS
SALGININA KARŞI ÖNLEMLER!


8) TC. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı 23 Mart 2020 tarihinde “İşyerlerinde Koronavirüse (Covıd-19) Karşı
Alınması Gereken Önlemler” başlıklı bir genelge yayınladı. Toplu çalışılan
fabrika ve büro gibi yerlerde alınması gereken önlemler sıralanıyor. Yerinde
düşünceler. Ancak hayata geçmesi ve işyerlerinde salgını önlemesi mümkün
görünmüyor. Bakanlık önlemleri sadece işveren, işyeri doktoru, iş güvenliği
uzmanı ve varsa temsilciden oluşan heyetlere bırakmaktadır. Uygulamayı
denetlemek için görevlendirilen bir devlet birimi söz konusu değil.
Uygulanmaması halinde bir yaptırım söz konusu değil. Temenniler manzumesi
niteliğinde. Oysa toplu çalışılan yerlerde sadece bir kişinin virüse
yakalanması, hem oradakileri, hem de onların ailelerini tehdit eden katlamalı
bir sorun olacaktır. Durum, sokağa çıkan birinin taşıdığı riskten çok daha
fazla ciddidir.

YÜZDE
34’E VARAN KAÇAK İŞÇİ DE KAYIT DIŞI İŞLETMELERDE VE SAĞLIKSIZ KOŞULLARDA
ÇALIŞMAKTADIR!


9) Sayıları üç milyonu geçen yabancı kaçak
işçilik de dikkate alındığında, çalışma koşullarını ve işçinin karşı karşıya
olduğu virüs riskini anlamak mümkün olabilir. Sadece kayıt dışı işçiliğin
olduğu yerlerde değil, orta ve küçük işletmelerin büyük kısmında da, üretim
alanları, servis, yemekhane, soyunma odası, dinlenme odası, tuvalet gibi
alanlarda sosyal mesafenin ve yeterli hijyenin sağlanabilmesi, işçi sağlamca
eğitilse dahi yetmeyebilir.

10) Toplumla ilişkinin yoğun olduğu işlerde,
örneğin kargo, market ve banka çalışanları, elektrik, su ve doğalgaz sayaç
okuma görevlilerinin kendileri de virüse karşı korumasızlar, virüsün yayıcısı
olma riskini de taşımaktalar. Bu tür çalışma koşullarını özel olarak ele almak
gerekmektedir.

11) Hamile, süt izni kullanan, engelli, 50
yaş ve üzerindeki çalışanlar, 12 yaşından küçük çocuğu olan anne veya babadan
biri, ücretli izinli sayılmalıdır.

VİRÜS
SALGINI, İŞÇİ HAKLARINDA GERİYE GİDİŞE NEDEN OLMAMALI!


12) Büyük bir işsizlik dalgası gelmektedir. Salgına
karşı tedbir olarak kapatılan işyeri sayısı, İçişleri Bakanlığının verileri ile
149 bin 382’dir. Ortalama 2 kişinin çalıştığını düşünürsek, en az 300 bin işçi
işsiz kalmıştır. Organize sanayi siteleri büyük ölçüde kepenk kapattılar.
İşçiler işten çıkarılıyor ya da ücretsiz izne gönderiliyor. AVM’ler, şubeleri
de olan büyük giyim mağazaları kepenk kapattılar. Otuz büyük ilde şehirlerarası
ulaşımın durması, şehir içi ulaşımı sürdüren özel otobüs, minibüs, taksinin
boşa çıkması, boş kalan oteller, otomobil fabrikalarının üretimlerini askıya
alması ile onlara üretim yapan yan işletmeler, çok sayıda işçiyi ücretsiz izne
çıkarmakta ya da işten atmaktadır. Çiçek, simit, mısır satıcıları, boyacılar, kâğıt
toplayıcıları gibi gündelik çalışanlar salgından bu yana evlerine ekmek
götüremez durumdalar. Özetle, büyük bir işsizlik dalgası gelmektedir. Salgın
öncesinden farklı olarak, salgın geçinceye, ekonomi düze çıkıncaya kadar, işini
kaybedenin başka yerde işe girme şansı yoktur.

13) Suriye ile ilişkiler bir an önce
düzeltilerek, misafir konumundaki Suriyelilerin ülkelerine dönmesi
sağlanmalıdır. Böylece kayıt dışı yabancı işçilik yükü de epeyce hafiflemiş
olacaktır.

Sonuç olarak, büyük bir işsizlik dalgası ve
hukuk dışı ücretsiz izinlerle milyonların aç kalması gibi bir sorun
önümüzdedir. İşsizlik, Sayın Cumhurbaşkanından siyasi partilere, meslek
odalarından sendikalara kadar topyekûn kafa yorulması gereken bir sorundur,
salgın kadar ciddidir.

Kısacası halkımızın aç kalmaması için
Devletimiz gerekeni yapmalı, hayat normale dönünceye kadar “BENİM İHTİYACIM VAR DİYEN HERKESİN YAŞAMSAL
İHTİYACINI KARŞILAMALIDIR. ELEKTRİK, SU, DOĞALGAZ FATURALARINI ÖDEMELİDİR.
TÜRKİYE’NİN HEM MALİ BÜTÇESİ HEM AHLAKİ BÜTÇESİ HEM DE HALKÇI VE KAMUCU
GELENEĞİ BUNA YETERLİDİR. HALKIMIZA VE DEVLETİMİZE GÜVENİYORUZ. EVDE KAL
TÜRKİYE”
diyoruz