Başkan Akçam: "Diplomalar evlerin duvarlarında asılı kalmasın"

İYİ Parti Denizli İl Gençlik Kolları Başkanı Tamer Akçam, Türkiye'deki eğitim seviyesinden ve eksikliklerinden bahsetti. Başkan Akçam, 'Diplomalar evlerin duvarlarında asılı kalmasın' dedi.

İYİ Parti Denizli İl Gençlik Kolları Başkanı Tamer Akçam, Türkiye’deki eğitim seviyesinden ve eğitimdeki eksiklikler hakkında www.denizlidesiyaset.com muhabirlerinden Nurhayat Ertan Yetiş’e samimi açıklamalarda bulundu.

“Türkiye gençlik olarak iyi bir eğitim seviyesinde değil. Eğitim seviyesinin iyi olmadığı bir ülkede gençlerin bu ülke için üretimleri elbette noksan olacaktır” diyen Başkan Akçam, “Gençlerin bu ülkeye faydalı olabilmeleri için birçok üniversite açıp, birçok üniversitede yüzlerce mezun verip de niteliksiz olarak üniversite mezunu oluşturan bir ülkede bu üniversite mezunlarının diploması ancak evlerinin duvarlarında asılı kalmaya mahkumdur.  Olması gereken nitelikli bir eğitim sonucunda üniversiteden mezun olan öğrencilerin üretken, takdire şayan bilgi birikimiyle bu ülkeye faydalı olmalarıdır. Bizim her zaman özellikle üzerine vurguladığımız ülkemizdeki eğitim durumunun gençler üzerindeki etkisi, üniversitelerin niteliksiz eğitim verip ve maalesef ki sadece görüntüde bir diplomayla öğrencileri mezun etmesidir” ifadelerini kullandı.

“KONTENJANLARA DİKKAT EDİLMELİDİR”

Lisans diplomalı mezunların, diplomasının gerektirdiği meslekleri asgari ücretle icra edebiliyorsa şükrediyor durumda olduğundan bahseden Başkan Akçam, bu ülkedeki gençlerin aciz duruma düştüğünü gösterdiğini söyledi. Başkan Akçam, “Birçok üniversite açıp bu üniversitelerden mezun olan yüzlerce kişinin ülkenin eğitim seviyesini artıyor düşüncesiyle hareket eden yönetim anlayışı yanlışlarıyla maalesef ki günümüzde 460 bin tane diplomalı maalesef ki işsiz arkadaşlarımızı gördüğünde yüzleşmektedir. Bizler bu 460 binin 1 kişi daha artmaması için elimizden gelen çabayı göstermek zorundayız ve gösteriyoruz da. Bundan sonraki evrede alınacak olan önlem öncelikle 460 bin tane diplomalı işsize, diplomalı iş bulamayan arkadaşlarımıza mesleklerini icra edebilecekleri ve diplomalarının karşılığında tatmin edici çalışabilecekleri iş bulmak olacaktır. Bu işler kendi mesleklerinde nitelikli iş yapabilecekleri alanlar olmalıdır. Bundan sonraki evrede bugüne kadar açılan ballandıra ballandıra açılışları yapılan bu üniversitelerin öncelikle kontenjanlarına dikkat edilmelidir. Üniversite kontenjanları 120 örgün öğretim, 120 gece öğretimi olmak üzere bir yılda bir üniversitede 240 kişiye eğitim vermek için kurgulanmıştır. Fakat başını düşünmediğiniz işin sonunun hüsran olduğunu görüyorsunuz. Bu ülkede 100’e yakın üniversite var. Her bir üniversiteden ortalama yıllık 200 ‘ün üzerinde bir bölümden mezun çıkmaktadır. Toplam rakama baktığınızda dudak uçuklatıcı niteliktedir. Öncelikle kontenjanlar sınırlanacak, üniversitelerdeki eğitimler, o meslek dalında mezun olduktan sonra gerçekten donanımlı bir şekilde istediği alanda, eğitim gördüğü alanda çalışabilecek üretebilecek insanlar olmalıdır. Lakin bizim ülkemizde bir üniversiteli mezundan ziyade üretimin, eğitimin, öğretimin insanlara empoze edileceği ilköğretim diye nitelendirdiğimiz 7 yaş üstü eğitim ve öğretim dalında insanlar maalesef ki eşit olarak eğitim görmüyor. Parası olan özel okula, parası olmayan devlet okuluna. Burada zengin başarıya daha kolay ulaşırken, maalesef ki fakir başarıya ulaşamıyor. Yani fakir bir fazla fakirleştirmeye mahkum bırakılmaktadır. Bu insanlar arasındaki ayrıştırmayı temelden olduğunu göstermektedir. Bu ülkede eğitime verilen, gençlere verilen değer çocuk yaşlarda olmalıdır” dedi.

“TÜRKİYE’DEKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKILMIYOR”

Türkiye’deki değerlere sahip çıkılmadığını bir örnekle anlatan Başkan Akçam, şu ifadelere yer verdi:

“2014 yılında İlayda isimli bir öğrenci arkadaşımızın yaptığı bir proje var. Bu proje gerçekten takdire şayan. Maddelerdeki su oranını mıknatısla ölçebilecek bilimsel bir proje üretiyor. TÜBİTAK’a teslim ediyor. TÜBİTAK yöneticileri bu projeyi gereksiz buluyor ve reddediyor. Fakat İlayda Şamilgil, bu projeyi Nobel Fizik Ödülü için ‘İlk Adım’ isimli uluslararası yarışmaya gönderiyor. 80 ülkenin katıldığı yarışmada 5 bin tane proje yarışıyor ve İlayda’nın projesi 1.  seçiliyor. Eğer TÜBİTAK yöneticileri gerçekten bulunduğu birimleri hak edecek nitelikte insanlar olsaydı yahut da bulunduğu birime vakıf insanlar olabilseydi Nobel İlk Adım Ödülü’nü Türkiye’den göndermek yerine bu ülkeye kazandırırlardı. Bizim nice böyle cevherlerimiz var. Biz gençler olarak en büyük isteğimiz bu ülkedeki gençlerin üretime uyum sağlaması, bu ülke için faydalı olması. Bizim bütün çalışmalarımız bu yönde. Biz hangi partiden olursa olsun, hangi düşünceden olursa olsun, Türk milletine Türk vatanına Türk bayrağına sadık olan, gönül veren her bir genç ferdin, bu ülkeye bir fazla faydalı olabilmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Bu faydaların temelinde milli şuur yatar. Biz bu milli şuurun tüm gençlere göstermek için çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Bu ülkenin en büyük milli şuuru Milli Mücadele Dönemi ile başlamıştır. Milli Mücadelede Denizli’de Bayrağı havaya kaldırıp ilk başlatanlardan Müftü Ahmet Hulusi Efendidir. Biz gençlerimizle beraber bu düşüncelere daha vakıf olabilsinler diye 30 Ağustos Zafer Bayramı gününde Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin mezarı başındaydık. Bizler bu ülkedeki gençler Türk varlığının, Türk vatanının, Türk bayrağının bilincini daha iyi kavrasın diye askerlerimiz Suriye sınır operasyonuna girdiğinde askerlerimiz için lokma hayrı gerçekleştirdik. Bunların hepsi milli şuuru bu vatanın bir fazla ileri gitmesi için tüm gençlerin yapması gereken şeylerin temelini kendilerini göstermek için yapılan programlardı. Biz bunun için uğraşıyoruz. Biz bununla alakalı çalışıyoruz. Dileriz ki, bu ülkede bütün gençler vatanına, milletine, bayrağına en üst düzeyde hizmet edebilecek şekilde eğitim alsınlar ve bu eğitimlerin sonucunda gerçekten bu ülkede üretsinler, bu ülkeye kazandırsınlar. Çünkü bir ülke üretirse o ülke Ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi muhasır medeniyetler seviyesine mutlaka erişir”.

HABER: NURHAYAT ERTAN YETİŞ