Aydın-Denizli Otoyolundan sevindirici haber

DEGİAD 14. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Urhan, Türkiye'nin iki turizm merkezi İzmir ve Antalya'yı birbirine bağlayacak olan Aydın-Denizli Otoyol Proje ihalesinin ülkemiz için önemli olduğunu vurgulayarak yaşanan yeni ve olumlu gelişmelerin umut verici olduğunu belirtti.

DEGİAD 14. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Urhan,
Aydın-Denizli otoyolu ihalesi ile ilgili yaptığı açıklamada, “Uzun zamandır
şehrimizin ve bölgemizin büyük bir beklentisi haline gelmiş olan Aydın -
Denizli otoyolu yapımı ihalesi 3 Temmuz’da son kez yapılmış ve ihaleye olan
ilgi, projenin yapımının bu sefer gerçekleşeceğine yönelik bizleri
ümitlendirmişti. İhale sonrası Sayın Bakan Karaismailoğlu şehrimizi ziyaret
etmiş ve otoyolun yapımının da en kısa sürede başlayacağını müjdelemişti. Kesin
olmamakla birlikte, son tahlilde, ihalenin en düşük teklifi veren firmaya
verileceği yönünde imza aşamasına gelindiğinin haberlerini alıyoruz. Bu
gelişmelerden büyük memnuniyet duyuyorum. Şehrimiz ve bölgemiz için hayırlı
olmasını diliyorum.” dedi.
DEGİAD, İHALE SÜRECİNİ YAKINDAN TAKİP ETMİŞTİAydın-Denizli otoyol ihalesini başlangıcından bu yana mercek
altında tutan DEGİAD adına konuşan DEGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Urhan,
yaşanan gelişmelerde sağladıkları katkılardan duydukları memnuniyeti şu
sözlerle dile getirdi: “DEGİAD Yönetim Kurulu olarak göreve geldiğimiz ilk
günden beri bu projeyi ana takip konularımızın başında tuttuk. İlk zamanlarda
bu konunun şehir ve ülke gündemine taşınması gerektiği ile ilgili maalesef
yalnız kalsak da, son dönemde konunun önemini diğer STK’larımıza da anlatmayı
başardık. Şehrimizin yararı adına DEGİAD’ın başlattığı bu kamuoyu oluşturma
çabasına nihayetinde diğer derneklerimizin de destek vermesiyle sesimiz daha
gür çıktı ve ihale neticelenme aşamasına geldi. Denizli’nin en etkili İş
İnsanları Derneği olan DEGİAD’ın şehrimize dair bu büyük kazanımda katkısı
olduysa ne mutlu bize.”EKONOMİ GÜNDEMİ DEĞERLENDİRMESİEkonomi gündemini de değerlendiren Urhan, “Piyasada son
günlerde devam eden kurdaki hızlı yükseliş ile birlikte gelen sıkıntılar ve
fiyat artışları vatandaşlarımızı ve yatırımcılarımızı ciddi ölçüde
kaygılandırmaktadır. Dünyada dolaşan dolar miktarı kabaca 2 trilyon dolarken,
ülkemizin rezerv miktarı Merkez Bankası ve kamu bankalarının rezervleri dahil
yaklaşık 40 milyar dolar civarında seyrediyor. Üstelik bu rezerv ödünç alınmış
olan döviz ve altın swaplarından ve kamu bankalarının açık pozisyonlarından
oluşuyor. Yani sahibi isteyene kadar kullanabileceğimiz emanet paralar esasında
bunlar.” dedi. KENDİ PARAMIZIN DEĞERİNİ KORUMALIYIZ















Türk lirasının değerinin korunması gerektiğini vurgulayan
Urhan, “Ödünç 40 milyar dolarla tedavüldeki 2 trilyon doları düzenlemeye
çabalarken; aslında yabancı parayı, yine başkasından ödünç aldığımız yabancı
parayla dizginlemeye çalışıyoruz. Oysa yapılması gereken şey kendi bastığımız
paramızın değerini korumak olmalıdır. Maalesef son zamanlarda vatandaşlarımız,
yatırımcılarımız, iş insanlarımız Türk lirası yerine dolar tutmaya yönelmişse
yapılacak şey; serbest piyasa koşullarında tercih edilen doları
değersizleştirmeye çalışmak değil, Türk lirasını değerli hale getirmeye
çalışmak olmalıdır. 40 milyar dolarlık ödünç rezervle 2 trilyon dolara müdahale
etmek mümkün gözükmemektedir. Kuru dengelemenin kısa vadedeki çözümü de ister
istemez faiz yükseltmek olacaktır. Ancak faizle oynamanın da bir sınırı
olmalıdır. Sürekli faizle oynarsak veya faizi yüksek tutarsak da yatırımlarda
gerileme, piyasalarda daralma gibi başka sorunlar ortaya çıkacaktır. O nedenle
dönüp dolaşıp orta ve uzun vadede geleceğimiz kalıcı çözüm noktası yapısal
reformlardır. Ülkemizde hukukun üstün kılındığı, şeffaf, liyakate dayalı,
denetime açık ve hesap verilebilirliğin esas alındığı bir yönetim biçimi tesis
edilemediği sürece, ekonomiye dair yapılacak tüm müdahale ve düzenlemeler
tedavi edici değil ancak ağrı kesici niteliğinde olacaktır.” değerlendirmesinde
bulundu.