Kuzey Irak süreci ile tamamen belirginleşen dış politikamızdaki değişimin rüzgârı; birçok aklı, dengeleri ve devletleri üşütecek gibi.
Obama'nın son döneminden itibaren ABD'nin, ‘Erdoğansız bir Türkiye’ isteğinin hasıl olduğu, ABD kanadından bizlere yansıyan yaklaşımlarla kendini gösterdi. Rıza Zarrab olayından, FETÖ baş aktörü ve darbenin azmettiricisi Gülen'in 17/25 Aralıktan bu tarafa iadesi ile alakalı yaşanan politik gerginlikler ve pazarlık masalarına, PYD’ye sağlanan silah desteğine…
Bilinen çeşitli metotlarla Erdoğan'ı oyunun dışına atma uğraşları ve Erdoğan'ın ısrarla oyunda kalma çabası, bölgede çeşitli politik dayanışma ve değişimin başlangıcı oldu.
Yeni dönem ABD başkanı ile anlaşabilme ihtimaline karşı, süreç içinde politikasında net duruş sergilemeyen Türkiye, pasif ama değişime müsait bir dış politika izlenimi vermekte idi.
Trump ile başlayan yeni dönemde de uzlaşmanın zorluğu masada iken bölge hayli ısınmış, artık herkesi yerini netleştirmeye zorlar hale gelmişti. Tam bu aşamada, Kerkük’ü de kapsayan, Türkiye’nin Irak’la sınırını doğrudan kaldıran referandum patlağı, duruş ve çizgimizde hızlı bir makas değişimine sebep oldu.
Aslında Türkiye, Suriye savaşı ile yanlış bir ittifakın içerisine girdiğini anladığında Davutoğlu çoktan başbakan olmuştu. Türkiye’deki bu değişim, ABD alternatifi, oturduğumuz masada sert bir üslupla konuşuldu. Bir senelik başbakanlığında yaptığı hataları silme söylemini beyan etmesi, Davutoğlu’nu kurtarmadı.
Dış itibar ve kalıcı dış politikamız açısından engel gibi gözükse de, bu süreçte eksikliklerimiz sert makas değiştirmede faydasını gördük. Halen su yüzüne çıkan bir gövdesi olmasa da, Rusya ve İran ile paralellik arz eden bir çizgide yürüyoruz. Bu çizgide kalırsak eğer, Cumhuriyet ilanı kadar sert bir politik sürece girmiş olacağız. Bu sürecin bedelleri ve götürüsü çok ciddi boyutlara ulaşabilir duruma gelecektir.
Bölgedeki irili ufaklı yüzlerce ortaklık ve küresel duruşumuzda hatırı sayılır kaymalar olacak. Elbette bunu halk olarak hep birlikte hissedeceğiz. Peki, buna AK Parti bizi ne kadar hazırlıyor? Muamma!
Türkiye halen batılı müttefikleri açısından vazgeçilmez bir konumda. O sebeple 2019’a kadar yapılacak politik eylemler halka yansımayacak, ama ekonomimizi hasara uğratabilecek potansiyele sahip. Bu, 2019 bandına ulaşana kadar AK Parti’ye, halkı alıştırma süresi de vermiş olacak aslında, ama AK Parti bunu kullanacak politik kurnazlıkta mı, yoksa gerçekten “Metal yorgunu” zihinler bunu değerlendirme yerine, konum savaşına mı kapılacak!
Şu an bütün bölgeyi ilgilendirecek bir kavşaktayız. Kararlarımız, tavrımız, hatta kaprisimiz bile etkili bir durumda. Kuzey Irak duruşumuzun bölgeye nasıl katkı sağladığını gördük. Kendimizi tanıdıkça gücümüzü göreceğiz. Daha önceden yapılan suni etkiyi artık hak ederek almalıyız ki, kendi çıkarımız öncelenebilsin.
Değişim arefesindeyiz. Bütün denklemler, ortaklıklar değişebilir. Aklıselim bir politik süreç için pozitif katkıyı sağlayacak tek şey, vatan için bütün önyargı ve taassupları bir kenara bırakmak…
Tespit müthiş. Tek eksik o*** bunları kavrayabilecek liyakat ve kariyere sahip kişiler devlet kadrolarında var mı? Bize düşen "İnşallah vardır temennisinde bulunmak". Allah sonumuzu hayr eylesin.
Güzel bir sentez ve bakış açısı yazılarının devamını dileriz